Saadet Partisi Afyonkarahisar Milletvekili Adayları Safa Şenel , Mustafa Taşkapı , Hasan Basri Kantar, Hüseyin Uğurlu, Halit Kuş ve Yaşar Karakaya ortak bir basın açıklaması ile Afyonkarahisar'a seslendiler.

Gözden kaçırmayın

Afyonkarahisar'da CHP İl Başkanlığı ve adaylarıyla toplantıAfyonkarahisar'da CHP İl Başkanlığı ve adaylarıyla toplantı

Değerli Afyonkarahisarlılar;

Sizleri en samimi duygularla selamlıyorum.

80 milyon kardeşiz.

Milletimizin her bir ferdinin bu ülkenin iyilik ve güzelliğini istediğine inanıyorum .

Yüreklerimizin aynı sevinçle coşup, aynı acıyla yandığını biliyorum.

Çünkü bizim insanımız gönül insanıdır. Yürek insanıdır.

Ne yaptıysa hep yüreğiyle başarmıştır.

Buna rağmen, Türkiye son yıllarda büyük bir girdaba süreklenmiş bulunuyor. Çocuklarımız neşesiz, gençlerimiz işsiz, annelerimiz umutsuz, babalarımız çaresiz. Ekonomik, sosyal, ahlaki bir buhranın içinde sürüklenip duruyoruz.

Sadece maddi varlığımız değil; inancımızla birlikte ahlak, vatan, millet, devlet, bayrak.Her türlü manevi, mukaddes değerimiz tüketildi.

 

Aziz Hemşehrilerim

Bilmeliyiz ki, zaman içinde yöneticiler de yönetimler de bozulur.

Batılı  bir düşünür, Erasmus der ki: “Tarihin sayfalarını karıştırdığınızda, her zaman için bir dönemin ahlâkının o döneminin yöneticisinin hayatını yansıttığını görürsünüz.”

Yine Farabi gibi, Nizamülmülk gibi bilgeler de, bir ülkede halkın huzurlu mutlu bir hayat sürmesi için yöneticilerin, kendilerinin değil, halkın mutluluğunu esas alması gerektiğini söylerler.

Bugün de dünden farklı değil. Bu tespitlerin ne kadar doğru, ne kadar haklı olduğunu hergün dünyaya baktığımızda görüyoruz.

 

Kardeşlerim,

Milletimiz maalesef bir gerilim ve kutuplaşma içine düşürülmüş  durumda. Halbuki  hava kadar, su kadar huzura muhtacız.

Sadece bugün değil, birçok vakit ülke olarak büyük badireler atlattık. Alevi-Sünni denerek;Kürt-Türk denerek;şu partili-bu partili denerek; muhafazakâr-liberal, sağcı-solcu denerek;kardeş, kardeşe düşman edilmeye çalışılmıştır .

Mevcut yönetim de maalesef iktidarda kalmak için her yolu mubah görür hale geldi. Usule erkânapek riayet etmediğinden, huzursuzluk, güvensizlik, verimsizlik artıyor.

“İtibardan tasarruf olmaz” denerek, bu milletin alın teri, yetimin hakkı israf ediliyor.

 

23 Nisanlarda Başbakan koltuğuna oturan çocuklarımıza “Yetki Sende, Asarsın Kesersin Herşey Sende” denebiliyor.

 

Bunlar bizi elbette üzüyor.

Annelerin canları, evlatları; kadınların mahremleri, kocaları; sefil perişan çocuklarımızın sırtlarını dayadıkları babaları, denetlenmeyen  maden ocaklarında can verdi.

Acısını, derdini anlatmaya çalışan insanlarımızı yerlerde tekmelemekten;meramını anlatmaya çalışan çiftçimizi kovmaktançekinmediler.

İnsanlarımız arasında yıllardır ayrım yapıldı. Kimileri kayrılıp, baş tacı edildi; kimileri hor görülüp dışlandı. Tabii böyle olunca da, adaletin ayarı bozuldu.

 

Değerli Dostlar

Son yıllarda söylenenlerle yapılanlar birbirini pek tutmamaktadır.

3 Y deyip başa geçtiler. En başta liyakati terk ettiler.

Çocuklarımız, gençlerimiz binbir umutla okudular. Bir işe girebilmek için iktidara yalvarır yakarır hale getirildiler. Ne yazık ki, yöneticiler, bakanlar “Her üniversite mezunu iş bulur diye bir kural yok” diyerek  kapıları yüzlerine kapattıllar gençlerimizin.

Çiftçimiz, köylümüz, tohuma, mazota, samana muhtaç hale getirildi; kendi toprağını işleyemez, kendi yurdunda geçinemez hale düşürüldü.

 

100 yıldır bu milletin dişinden tırnağından keserek, canını dişine takarak yaptığı fabrikalar, tesisler gözlerini kırpmadan yabancılara 3 kuruşa, beş kuruşa satıldı.

Milletin malı, mülkü heba oldu. Devletin çalışanı, memuru, işçisi birbirine kem gözle bakar hale geldi.

 

Koca bir ülke betona gömüldü. Varsa yoksa, beton, varsa yoksa rant, varsa yoksa inşaat dediler. Bu yolla,sadece bir avuç insan,zenginliklerine zenginlik kattı.

Ülkemizin bu haliyle gidebileceği hiçbir yer bulunmuyor.

Ya daha fazla yokluk, yoksulluk, yolsuzluk batağı içine saplanacak; Ya da içine düşürüldüğümüz bu çıkmazdan el ele vererek birlikte çıkacağız.

 

Kardeşlerim;

Eğitim sistemimizin, ekonomimizin, sanayimizin,görüyorsunuz, hali ortada. Adeta sanayimiz çökmüş, tarımımız bitmiş durumda. Ülkemizin değerli neyi var, neyi yoksa işlemez, üretim yapamaz hale gelmiş durumda.

Maalesef  her seçim döneminde araba yapıyoruz, uçak yapıyoruz denerek hayali vaatlerle, maalesef halkımız oyalandı, kandırıldı.

Dış politikada düşman olmadığımız, taviz vermediğimiz, çıkarlarına hizmet etmediğimiz neredeyse bir tek ülke kalmadı.Yanı başımızda, Irak’ta, Suriye’de yaşanan acılarda da maalesef payımız var, vebalimiz çok büyük.

Türkiyemiz  maalesef Irak’ta, Libya’da, Suriye’de emperyalistlerin Orta Doğu Projesine hizmet eder hale düştü. Ben “Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım” diye açıklamalar yapıldı. Ama bugün Ortadoğu’nun, Filistin’in halini görüyorsunuz.

Seçim dönemlerinde Almanya’yla, Hollanda’yla, Avusturya’yla yerli-yersiz krizler çıkarıldı. Her seferinde kaybeden Türkiye ve Türk halkı oldu.

 

İç ve dış politikada yaşanan olayların, yapılan büyük hataların sonucunda, ülkemiz, Allah korusun ayrışmanın, parçalanmanın eşiğine geldi. Terör örgütleri ülkemizde cirit atar hale geldi; 15 Temmuz darbe teşebbüsü ancak milletimizin cesaret ve basiretiyle atlatılabildi.

 

Değerli kardeşlerim,

Benim derdim, bu cennet ülkemizde sizin de gördüğünüz olumsuzlukları, kötüye gidişi, içine düştüğümüz buhranı tekrar tekrar size anlatarak  felaket telalığı yapmak değil.

 

Cenabı Allah bizim ülkemize her türlü nimeti vermiş. Her türlü imkan ve kaynağı sunmuş. Üç tarafımız denizlerle çevrili. Asya, Avrupa ve Afrika’nın tam ortasındayız.Yer altı ve yer üstü kaynakları açısından bin bir çeşit zenginliğe sahibiz.En önemlisi de Avrupa’nın en genç, en dinamik nüfusuna sahibiz.

Bu kadar imkâna rağmen hâlâ borçla ayakta duruyor, hala işsizlikten bahsediyorsak bu insanımızın değil, 15 yıldır ülkeyi tek başına yönetenlerin başarısızlığıdır.

 

 

Değerli milletim.

Karamsar bir tablo çizip sizi üzmek istemiyorum.

Benim derdim, içine düşürüldüğümüz bu perişan halden kavgasız, gürültüsüz nasıl çıkacağız. Birbirimizi kırmadan üzmeden, el ele verip tüm bu yaşananları nasıl geride bırakacağız, işte bu.

 

 Biz doğru olana talip olduk.

Bizim mücadelemiz milletvekili sayısıyla, bakanlık pazarlığı ile ölçülecek bir mücadele değildir.

Bizim mücadelemiz Hak yiyenlere karşı Hakkı yenenlerin mücadelesidir.

Biz üniversite mezunu işsizlerin hakkını arıyoruz.

Eli nasırlı, yüreği hüzünlü çiftçinin hakkını arıyoruz.

Fabrikası haraç mezat elden çıkarılan şeker işçisinin, üretimine kota konan pancar üreticisinin hakkını arıyoruz.

Bir gece ansızın, bir kararname ile işinden, eşinden, aşından edilenlerin hakkını arıyoruz.

 

Açlığa mahkûm edilen emeklinin, asgari ücretlinin hakkını arıyoruz.

Sadece seçim öncesi hatırlanan esnafın hakkını arıyoruz.

Hukuksuzluğa karşı hukukun, Kararnameye karşı kanunun mücadelesini veriyoruz.

Siyasetinde, ekonomininde, eğitiminde, nihai hedefi, insanımızın mutluluğudur.

İnsanlar işi ve aşı varsa, insanlık onuruna yaraşır bir hayat seviyesine sahipse mutlu olurlar.

 

Eğer ekonomik uygulamalar yatırım ve üretimi harekete geçirmiyor,işsizliği çözmüyor, milletin ekonomik refahını arttırmıyorsa o ekonomi politikalarında bir yanlışlık var demektir. Son 10 yılda en fazla kar eden kuruluşlar bankalarise ve faiz lobisine son 10 yılda 700 milyar ödenmişse, uygulanan politikalarda çok ciddi sıkıntı var demektir.

 

Aziz Milletim;

Şundan emin olunuz;

Bizim derdimiz makam derdi değil, vatan derdidir.

Hiçbir kimseye, hiçbir partiye, hiçbir görüşe karşı bir tutum içinde değilim.

Benim davam, Aşık Veysel’in dediği gibi “insanlık davası”dır .

Başka bir beklentim de yoktur.

Şu fani dünyadan göçüp gittiğimde, “Vatanı için, ülkesi için, elinden geleni yaptı, Allah şahittir. Bizler de şahidiz” denirse benim için dünyanın en büyük onuru, şerefi bu olacaktır.

 

Onun için;

Çocuklarımıza sesleniyorum,

Annelerimize sesleniyorum,

Çiftçilerimize sesleniyorum,

Sanayicilerimize, mühendislerimize sesleniyorum,

İşçilerimize, ustalarımıza, çıraklarımıza sesleniyorum.

Öğretmenlerimize, öğrencilerimize sesleniyorum,

Hastalarımıza, hekimlerimize sesleniyorum,

Kadınlarımıza, erkeklerimize sesleniyorum,

Gençlerimize, yaşlılarımıza sesleniyorum,

Gün bugün. Gün birlik olma günü. Gün birbirimize saygı ile, sevgi ile yaklaşma, birbirimizin göz bebeğinin içine bakıp tebessüm etme günü.

Gün hiçbir parti arasında ayrım yapmadan, hiçbir görüş arasında ayrım yapmadan, hiçbir inanç, mezhep arasında ayrım yapmadan, her bir insanımızın değerli olduğunu hatırlama, bunu birbirimize söyleme günü.

Gün insanımızın içine düşürüldüğü bu tükenmişlik, değersizlik, bıkkınlık, halinden kurtulma günü.

 

7’den 70’e tüm vatandaşlarıma sesleniyorum.

Senlik benlik demeden, gelin bir olalım. El ele verelim. İçine düşürülmüş olduğumuz bataklıktan bir birimize el atarak, birbirimize umut olarak çıkalım.

Gelin el ele verelim.

 

Çocuklarımız, gençlerimiz geleceğe umutla baksın.

Annelerimiz, çocuklarının geleceğinden emin olsun.

Çalışanlarımız korkusuz bir şekilde, endişe duymadan yastığa başını koysun.

Bu memleket bizim, bu memleket hepimizin.

Gelin hep birlikte sahip çıkalım.

Gelin bu gidişi değiştirelim.

Korkmadan, ürkmeden, endişe duymadan, huzur barış, kardeşlik içinde yaşanan bir ülkemizi Afyon'umuzu birlikte inşa edelim.

 

Gelin bu yolda hep birlikte yürüyelim.

Allah’ın izniyle, birlikte başaracağımıza inanıyor,

Hepinizi sevgiyle, muhabbetle kucaklıyorum.