Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanlığı tarafından 26 Mart 2015 tarihinde düzenlenen müzakereli anma programında Afyonkarahisar’ın basın, edebiyat ve tarih hayatında büyük önemi olan merhum Şükrü Küçükkurt ve Merhum A. Niyazi İplikçioğlu yâd edildi.
AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Erdal Akar konferans salonunda düzenlenen programın açılış konuşmasını yapan AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Karakaş, şehirlerin yaşamasının hafızaya bağlı olduğunu belirterek, “Şehirlerin yaşaması hafızasına bağlıdır. Şehirler hafızası ile yaşarlar. Hafızayı sağlayan mekânlardır ama mekânlardaki hafızanın devamlılığını sağlayan da güçlü hafızalara sahip, iz bırakan aktörlerdir” dedi. Merhum Küçükkurt ve İplikçioğlu’nun bu anlamda Afyonkarahisar’a iz bırakmış insanlar olduğunu kaydeden Karakaş, “Niyazi İplikçioğlu üniversitemizde de İnkılâp Tarihi okutmanı olarak çalışan bir hocamızdı. O açıdan ayrı bir yere sahip. Rahmetli Şükrü Küçükkurt da Afyon basın tarihi açısından duayen sayılabilecek, Afyon basın tarihinin inşa edilme sürecinde aktör olmuş ve rol almış bir isimdi” diye konuştu.
Prof. Dr. Karakaş’ın ardından merhum A. Niyazi İplikçioğlu ile ilgili konuşmacı AKÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Yrd. Doç. Dr. Zelkif Polat, İplikçioğlu’nun özgeçmişine dair bilgiler verdi. Polat, merhum İplikçioğlu’nun kendisinin de hocası olduğunu belirterek, “Niyazi Hoca, benim hem kayınpederimdi hem de hocamdı. Hocayı altını çizerek söylüyorum, mesleki hayatım içinde de hocalık ilişkisi sürdü” dedi. Merhum İplikçioğlu’nun 1941 yılında Afyon’da doğduğunu belirten Polat, İplikçioğlu’nun özgeçmişini aktardıktan sonra üniversite eğitiminde çok önemli bilim adamlarından dersler aldığını dile getirdi ve şunları söyledi: “Bu süre içinde alanında çok önemli simalardan dersler almıştır. Bugün hâlâ akademik otorite olarak kabul ettiğimiz Zeki Veli Togan, İbrahim Kafesoğlu, Cavit Paysun, Muhammet Hamdullah gibi hocalardan dersler almıştır. 1966 yılının Haziran döneminde okuldan mezun olduğu için yaz dönemi mezuniyetini tamamlayanlara bir hak vermişler. Tercihli kura imkânına sahip olmuş. Bu kura ile Denizli Lisesi’nde tarih öğretmenliğine başlamıştır. 1969 yılında Telekzadelerden Gülay Telek ile hayatını birleştirmiş ve hemen akabinde askere gitmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Diyarbakır’da tamamlamıştır. Askerlik sonrasına Tunceli Lisesi’nde belli bir süre tarih öğretmenliği yapmış, daha sonra Sincanlı-Çiğiltepe Ortaokulu, akabinde Afyon İmam-Hatip Lisesi ve Afyon Lisesi’nde uzun yıllar tarih öğretmenliği yapmıştır. 1995 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü’nde İnkilap Tarihi okutmanı olarak göreve başlamış, 1996 yılı yaz döneminde emekliliğini talep etmiş ve emekli olmuştur. İki evladını da okutmuş, kızı Sibel babasının yolundan gitmiş, O da bir tarih öğretmeni olmuştur. Oğlu İbrahim ile farklı bir yola giderek mühendis olmuştur.” Merhum İplikçioğlu, mesleği ile bütünleşmiş bir eğitimciydi Merhum İplikçioğlu’nun bir eğitimci olarak ve bir entelektüel olarak önemli hususiyetlere sahip bir insan olduğunu ifade eden Polat, “Her şeyden önce çok önemli bir eğitimciydi. Mesleği ile bütünleşmişti. O’nu yakından tanıyanlar, O’nun isminin yanına başka bir mesleği yakıştıramazdı. Mesleğini icra ederken taşıdığı sorumluluğun bilincini hiç kaybetmedi. Bu husus, gündeme geldiğinde elini göğsüne götürür, kalbini göstererek ‘Evladım burası rahat olacak’ der, vicdani sorumluluğu vurgulardı” diye konuştu. Merhum İplikçioğlu’nun pek çok kimseye vatan, millet sevgisi ve tarih şuurunu öğrettiğine de dikkat çeken Polat sözlerini şöyle sürdürdü:

“O’nun tedrisinden geçen çok sayıda talebesini tanıma fırsatım oldu. Bunlar arasında siyasette, bürokraside çok önemli mevkilere gelmiş kişiler vardır. Hiçbirisi hocalarına karşı hürmette en ufak bir sapma göstermemiştir. Hocalarına karşı vefalarını her zaman göstermişlerdir. Bu insanların hepsi, O’nu andıklarında ağız birliği etmişçesine ‘Bize vatan, millet sevgisini, tarih şuurunu öğreten hocamız’ diye cümleye başlarlar. Bu açıdan çok önemli bir eğitimci olduğunun altını çizmek istiyorum. Aynı zamanda çok iyi de bir entelektüel. Evi bir kütüphane havası taşıyordu. Ömrünün sonuna kadar elinden kitap hiç eksik olmamıştır. Bu zengin kütüphanenin manevi sorumluluğunu, biz evlatları olarak taşımaktayız.” Merhum İplikçioğlu, akil bir insandı 1980’li yılların başlarında başlattıkları Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele gazilerinin hatıralarını derleme çalışmasının çok çok önemli olduğunun altını çizen Polat, “Bunları kayıt altına almaları ülke adına önemli bir hizmettir. Yerel tarihle ilgili ciddi akademik araştırmalar yapmış, bu araştırmaların bir kısmı yerel dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır. Yazabileceklerinin, yazdıklarından çok daha fazla olduğunu bildiğimiz rahmetli Niyazi Hocamız, belki de aşırı titizliği yüzünden pek çok üretebileceği üründen bizleri mahrum bırakmıştır” ifadelerini kullandı. Merhum İplikçioğlu’nun tevazu sahibi bir insan olduğunu anlatan Polat “Niyazi Hoca akil bir insandı. Çevresinde yaşanılan problemlerin çözümü için danışılan insanlardan biriydi. Tevazu sahibi bir insandı, kimseyi incitmezdi” değerlendirmesinde bulundu. Merhum İplikçioğlu, tarihçilerin babasıydı Müzakereci AKÜ Rektörlük Uzmanı Yusuf Ilgar da Merhum Niyazi İplikçioğlu’nun lise yıllarından hocası olduğunu belirterek, “1975’li yıllarda tarih ve sanat tarihi derslerimize girmişti. Benimle birlikte pek çok arkadaşıma ‘tarih’i ve sanat eserlerini sevdiren insandır. Merhum İplikçioğlu bizlere Kuvayi Milliye ruhunu aşılayan, memleket ve vatan sevgisini öğreten, anlatan ve gelecek nesillere aktarmamızı tavsiye eden bir büyüğümüzdü” ifadelerine yer verdi. İplikçioğlu’nun tavsiyesi üzerine 1993 yılında AKÜ’de göreve başladığını ifade eden Ilgar, şunları söyledi: “1993 yılında hocam İplikçioğlu’nun tavsiyesi üzerine AKÜ’ye intisap ettim. Daha sonra 1994 yılında kendisi de AKÜ’ye geçti. Beraberce eski Rektörümüz Şahabettin Bey’in emriyle ‘Afyonkarahisar Kütüğü’ isimli bir eserin oluşması için oluşturulan komisyonda görev aldık. Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sarı Bey’in başkanlığında öğretim görevlisi arkadaşlarımızla beraber bu komisyonda çalıştık. Bu komisyon çok fazla çırpındı, didindi ancak emeline muvaffak olamadı. Pek çok insana rektör imzasıyla Afyonkarahisar Kütüğü yazılması konusunda yardımcı olunması için yazı yazıldığı halde çok az insandan cevap geldi. Kendi mensubu olduğumuz hocalarımız dahi yazı yazmak istemedi. Yıllar sonra 2000’li yıllarda bir başka projeyle ‘Afyonkarahisar Kütüğü’ oluştu. Yıllar sonra ‘Afyonkarahisar Kütüğü’nü kendisine hediye ettiğimde çok mutlu olmuştu.” Milli Mücadele ile ilgili çalışmalarını kitaplaştırmaya ömrünün vefa etmediğini dile getiren Ilgar, sözlerini şöyle tamamladı: “Ettiğimiz sohbetlerde kendisine Milli Mücadele ile ilgili yaptığı çalışmaları ne zaman kitap haline getireceğini sorduğumda bana ‘henüz netliğe kavuşturamadığım birkaç husus var. Bunu ortaya çıkardıktan sonra inşallah yapacağım’ demişti. Ancak ömrü vefat etmedi. Çok araştırmacıydı. Sivas Kongresi’ne katılan heyette Afyonkarahisarlı Mehmet Fakir Erdemer Bey de vardı. Bunun bilgilerini çözmek için Sivas’a kadar gitmiş ve orada incelemeler yapmıştı. O büyük bir tarihçiydi. Öğrencilik yıllarımızda kendisine ‘Heredot’ derlerdi. Heredot tarihin babasıydı. Merhum Hocam İplikçioğlu da tarihçilerin babasıydı.”

Merhum Şükrü Küçükkurt, yarım asra yakın Afyonkarahisar tarihini belgeledi AKÜ Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler’in başkanlığında gerçekleştirilen müzakerede daha sonra söz alan konuşmacı AKÜ Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun oldu. Akkoyun, Afyonkarahisar tarihinin 1965’den 2011 yılına kadar belgelenme işinin bir kısmını yapan kişilerden birinin merhum Şükrü Küçükkurt olduğunu söyledi. Akkoyun, merhum Küçükkurt’un hayatına ilişkin bilgiler verdiği konuşmasında, “Şükrü Küçükkurt, 1937 yılında başlayan yaşamına daha sonra Cumhuriyet İlkokulu, Endüstri Meslek Lisesi, Yıldız Teknik Üniversitesi gibi eğitim kurumlarında devam ederek yürümüş bir şahsiyettir. Türklüğün tırmanış günlerinde bugünkü gibi tek meşgale olmadığı için o gün tahsil hayatına girenler aslında çıraklık ve kalfalık gibi başka işlerle de uğraşıyorlardı. Şükrü Küçükkurt’u biz önce kasap ve terzi yanında bir çırak görüyoruz” diye konuştu. Akkoyun, merhum Küçükkurt’un üniversite eğitimi için gittiği İstanbul’da Yeşilçam’a da merak sardığını ancak ailesinin tepkisi üzerine bu merakını gideremediğini belirterek, şöyle dedi: “Yüksek tahsil hayatı döneminde Afyon’dan İstanbul’a gittiğinde her gencin gönlünü kaptırdığı gibi Şükrü Küçükkurt da bir miktar Yeşilçam ile ilgilenmiş ancak ailesi, bugün de olduğu gibi ‘Yapacaksan adam gibi iş yap. Adam gibi bir mesleğin olsun’ sloganıyla ona Yeşilçam’da yer alma demişlerdir. Yeşilçam macerası başlamadan bittikten sonra 1960 yılında abisiyle beraber Eskişehir’de Bozkurt Matbaasını kurarlar. Böylece Küçükkurtları iletişimin başka bir cephesinde görüyoruz. Bozkurt Matbaası sadece Afyon veya Eskişehir ile ya da sadece gazete basımı ile ilgili değil, Anadolu’nun her bölgesinin kitap ihtiyacını karşılayabilecek kadar teknolojik, ileri gelişmiş bir matbaa olarak karşımıza çıkıyor.” Eskişehir’deki sel felaketi sonucu Afyonkarahisar’ın basın tarihinin kaderi değişir Küçükkurt’un 1962 yılında yaptığı evliliğin ardından 2 sene sonra Eskişehir’de meydana gelen sel felaketi sonucu varlıklarının büyük bir bölümünü kaybetmesi üzerine tüm kaderlerinin değiştiğini anlatan Akkoyun, “2 yıl sonra Eskişehir’de meydana gelen sel felaketi yaşanır. Sel sonucu hemen hemen bütün varlıklarını kaybederler. Eskişehir’deki bu sel felaketi Küçükkurt ailesinin kaderini değiştirdiği gibi Afyonkarahisar basın ve kültür tarihinin de kaderini değiştir” ifadelerini kullandı. Akkoyun şöyle devam etti: “Köklü bir basın geleneği olan Afyon; 1910’lu yıllardan itibaren hızlı, dengeli, Milli Mücadele’de çok aktif bir basın geleneğine sahiptir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Abdullah Mahir Erkmen’in başlattığı basın geleneği 1960’lı yıllarda bir çıkmaza girmiştir. Sel felaketinden sonra Şükrü Küçükkurt ve abisi Afyon’a gelerek Çevre Mecmuasını çıkarmaya başlarlar. Hemen arkasından da 30 Ağustos 1965 tarihinde Kocatepe Gazetesini çıkarmaya başlarlar. Bu tarihin tesadüfen seçilmediği ortadadır. Afyon dediğimizde bu kentin kurtuluşundan ziyade Anadolu’nun kurtuluşu önemlidir. O yüzden 26-27 Ağustos değil de 3 gün sonrası yani 30 Ağustos tarihi başlangıç tarihi olarak seçilmiştir. O tarihlerde Afyonkarahisar’da Dr. Mehmet Sadettin Aygen’in haftada bir yayınladığı Türkeli Gazetesi ve 11 matbaacının birleşerek çıkardığı Birlik Gazetesi yayınlanmaktaydı. Birlik Gazetesinin sahibi de Afyonkarahisar basın tarihinin önemli isimlerinden biri Hulusi Özerkan’dı. Bu ortamda sahaya çıkan Kocatepe her şeyden önce teknolojik açıdan ileri bir matbaa ve iyi bir gazete olarak Afyonkarahisar’da sunulduğunda Birlik Gazetesi 6 ay gibi kısa bir süre içinde ortadan kalktı. Ancak Dr. Aygen tarafından hazırlanan görüntü olarak zayıf olmasına rağmen yılmayan bir Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletinden beslenen mücadelesi ile Türkeli Gazetesi de yayınına devam etti.” Kocatepe ve Türkeli, Afyon basınının 2 armadasıdır Afyonkarahisar basınının son 50-60 yılında Kocatepe ve Türkeli gibi iki önemli ismin var olduğunu anlatan Akkoyun, “2 armada vardır ki bunlar Kocatepe ve Türkeli gazeteleridir. Bunlar da Küçükkurt ve Aygen ailelerinin eseridir” dedi. Kocatepe gazetesinin aynı zamanda gazetecilik mektebi olduğunu anlatan Akkoyun, şunları belirtti: “Abdullah Mahir Erkmen, Kocatepe gazetesinin ilk yazı işleri müdürüdür. Türk fikir tarihinin ve Cumhuriyet tarihinin önemli isimlerinden biri olan Rüştü Kutman da Kocatepe’de emek vermiş biridir. 1976 yılında babasını kaybettikten sonra Şükrü Küçükkurt’u bu sefer gazeteciliğin yanında başka bir alanda ticari hayatta kömür ve çimento ticareti yaparken de görüyoruz. Ancak Afyonkarahisar onu hep Kocatepe gazetesinden tanıyacaktır.” Medyasız ülkede diktatörlük vardır Merhum Şükrü Küçükkurt’un parayı amaç olarak değil, amaca ulaşmak için bir araç olarak gördüğünü ve bu anlayışı da babalarından bir miras olarak aldıklarını ifade ettiğini aktaran Akkoyun, “Bugün şehrimizde gazeteciyim diyen insanların yüzde 95’inin Kocatepe gazetesinden yetiştiklerini beyan etmektedir. Şükrü Küçükkurt ‘gazetecilik mesleğinin onurunun korunması, gerçek gazetecilerin görevidir’ diyerek gazeteciliği, basını, medyayı kendi amaçları için kullananlara 70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda oldukça sert ifade eden beyanlarda bulunmaktadır. Şükrü Küçükkurt, 1996 yılı sonlarında ‘basın gerçekten önemli bir güçtür. Yalnız bu gücü ülkemizin ve halkımızın yararına kullanmak gerekir. Medyasız ülkede diktatörlük var demektir’ demiştir” diye konuştu. 28 Şubat’ın olduğu gün ise Şükrü Küçükkurt’un baş makalesinde ‘gazeteci kimsenin emir eri değildir. Gerçek gazeteci ne ısmarlama yazı yazar, ne de ısmarlama haber yapar. Genç meslektaşlarımızdan ricam gazetecileri onun bunun emir eri sananlara gerekli dersi vermeleridir’ cümlelerini kaleme aldığını ifade eden Akkoyun sözlerini şöyle tamamladı: “1998 yılında Afyon basın tarihinin yazılmasını ister ve bu konuda kendisinin şahsi olarak yapabileceği her türlü yardım ve fedakarlığa hazır olduğunu da beyan eder. Şükrü Küçükkurt, gazetecik onurunun her zaman var olması gerektiğini söylemiş ve bu onura yeterince sahip çıktığını da belirtmiştir. Ancak ülkemizde ve şehrimizde bu onura sahip çıkmayan insanların da var olduğunu Şükrü Küçükkurt’un kaleminden öğrenmekteyiz. 1937-2011 yılları arasında yaşamış olan bizim için gazeteci ama şehir için iş adamı gibi misyonlar üstlenmiş olan Şükrü Küçükkurt şehrin iktisadi ve kültürel açıdan gelişebilmesi için yayınlarının yanında faydalı gördüğü her türlü organizasyon içinde bulunmuş, dolayısıyla elini taşın altına sokmaktan çekinmemiş bir kişilik olarak şehrin yakın geçmişinde kendisine seçkin ve dikkate değer bir yer bulmuştur.” Merhum Küçükkurt gazetecilere rehber, önder ve örnek bir kişiydi Anma programında son olarak söz alan müzakereci, AKÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Nakilcioğlu ise merhum Şükrü Küçükkurt’un 1937 yılından 2011 yılına kadar geçen 74 yıllık yaşam mücadelesinde gerek kalemi ile gerekse şahsiyeti ile hem bugünün gençlerine hem de o dönemin gazetecilerine ve basın meslek mensuplarına rehber, önder ve örnek olmuş bir kişi olduğunu söyledi. Merhum Küçükkurt’un hayatına dair kesitler aktaran Nakilcioğlu, “Gençliğinde bazı merakları vardı. Motosiklet merakı bunların başında geliyordu. Hemen hemen belki de hiç vazgeçemediği eğlencesi, aksesuarı idi. Bununda yanında atı çok seviyordu, at biniciliği konusunu hep özlemle dile getirmiştir. Otomobile de meraklı olduğunu o dönemde ki hatıra fotoğraflarından anlayabiliyoruz” diye konuştu.

Nakilcioğlu, merhum Küçükkurt’un hayatından fotoğraflarla kesitler aktardığı konuşmasını şöyle tamamladı: “Askerlik dönemini yedek subay öğretmen olarak Konya’nın Akşehir ilçesinin bir köyünde tamamladı. Vefatından bir şekilde haberdar olan öğrencileri o dönemin yetişkin insanları şiirler yazarak onun ölümü hakkında kendileri üzerindeki yaptığı katkı ve emek hakkında görüşlerini duygulu bir şekilde dile getirdiler. İki kardeş, Kocatepe Gazetesi’nin kurucusu olarak medyada ilk adımı atıyorlar. Fakat daha sonra o meşhur sel felaketi sonrasında hurdaya dönmüş makineleri Afyon’a getirip, adam ederek o makinelerden yeni bir gazete çıkartma cesaretini gösteriyorlar. Çevre mecmuası olarak arkasından da 30 Ağustos tarihi itibariyle 1965 yılında Kocatepe Gazetesi’nin yayın hayatına başladığını görüyoruz. Kocatepe Gazetesi yayın hayatına başladığında rahmetli İbrahim Küçükkurt 31 yaşında, Şükrü Küçükkurt da 28 yaşındadır. Çok genç yaşta bu işe cesaret edebilmişlerdir. 50 yılından beri yayın hayatını sürdüren bir gazeteyi aynı şehirde, aynı aile tarafından kesintisiz devam ettirmek, yerel basını bir kenara bırakın ulusal basın bile önemli bir olgudur. İbrahim ve Şükrü Küçükkurt, bu işin genç kuşaklar tarafından devam ettirilmesi kararını vermişler, bu işi ehil ellere teslim etmişlerdir.”

Katılımcıların da görüşlerini ifade ettikleri müzakereli anma programına merhum Şükrü Küçükkurt ve Merhum A. Niyazi İplikçioğlu’nun aile fertleriyle birlikte AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Basın-Yayın ve Enformasyon İl Müdürü Ali Fuad Gölbaşı, Basın İlan Kurumu Afyonkarahisar Şube Müdürü Selami Çalışkan, AKÜ öğretim elemanı ve öğrencileri ile çok sayıda Afyonkarahisarlı katıldı.