Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslami İlimler Fakültesinde Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Karapınar tarafından “Kur’an ve Sünnet İlişkisi” konulu konferans verildi.

Gözden kaçırmayın

Düzen Getiren Çamaşır Makinesi DolaplarıDüzen Getiren Çamaşır Makinesi Dolapları

Konferansa AKÜ Rektör Yardımcısı ve İslami İlimler Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Hilmi Uçan, öğretim elamanları ve öğrenciler katıldı.

Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Karapınar, yaptığı konuşmada vahiy ile peygamberliğin veya Kur’an ile sünnet birlikteliğinin et ile tırnak veya tohum ile toprak gibi olduğunu söyledi. Karapınar, “İnsanlık tarihini Hz. Adem’den itibaren incelediğimizde ilahi kitap veya ilahi mesaj ile Peygambersiz bir dönemi hiç görmüyoruz. İlahi kitap ve Peygamber ilk insandan itibaren sürekli var olmuştur. Allah gönderdiği kitabı aramızdan seçtiği peygamberleri aracılığıyla bizlere ulaştırmıştır” dedi. Bu nedenle vahiysiz bir Peygamber düşüncesinin sakıncasına işaret eden Karapınar, “Dolayısıyla vahiysiz bir peygamber telakkisi oluşturma yanlış bir din anlayışının oluşmasına yol açacaktır. Dolayısıyla hadissiz diğer bir ifadeyle sünnetsiz din Peygambersiz bir din demektir. Adeta yeni bir din icat etmek demektir” diye konuştu.

 

Vahiy denince akla ilk Kur’an gelir

 

Vahiy denince ilk akla gelenin Kur’an olduğunu ifade eden Karapınar, “Ancak hadisin ve/veya sünnetin vahiy ile önemli bir ilişkisinin olduğu hepimizin malumudur. İslam Kur’an ve Hz. Peygamberin sünneti olmak üzere temel iki kaynağa dayanmaktadır. Dinin sahibi olan Allahü Teala Kur’an’ı gönderirken peygamberini de bu dinin insanlara tanıtımına nasıl yaşanacağını göstermesi için görevlendirmiştir” dedi. Sünnetin dinin insan yaşamına formüle edilmiş biçimi olduğunu vurgulayan Karapınar şöyle devam etti:

 

“Sünnet dinin insan yaşamına formüle edilmiş bir biçimidir. Nitekim Kalem suresinde Cenab-ı Hakk ‘şüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin’ hitabıyla Allahü Teâla’nın Efendimizi taltif ettiğini görüyoruz. Yine Allah’ın kitabında Peygamber (S.A.V) Efendimize itaat ile ilgili pek çok ayet görüyoruz. Bunların hepsinde Allah’a peygambere itaati emretmektedir. Maide, Haşr, Ali İmran sureleri başta olmak üzere biz bunları pek çok ayeti kerime ve surede görmekteyiz. Dolayısıyla Allah bizden gönderdiği peygambere mutlak anlamda itaat edilmesini istiyor.”

 

Sünnetin varlığı tartışılır hale geldi

 

21. yüzyılda oryantalizmin de etkisiyle sünnetin önemi ve dindeki yerine ilişkin tartışmaların var olduğunu anlatan Karapınar, “Özellikle son asırda vahiy ve sünnet arasındaki ilişkiye oryantalistlerin de dahil olması ile birlikte mesele sünnetin önemi, dindeki yeri boyutunu da aşarak sünnetin varlığı ve sübutu tartışılır hale gelmiştir. Bugün sünnetin önemi vesaire artık aşılmış durumda. Artık tartışmaların sünnet var mıdır, yok mudur, hadis var mıdır, yok mudur noktasına kadar evrildiğini görüyoruz” dedi. Karapınar, “Durumun sahih hadis var mıdır noktasına kadar geldiğini görüyoruz. Bu noktaya gelmemizdeki en önemli husus ise oryantalist fikirlerin artık İslam dünyasında revaçta olması ve Müslüman akademisyenlerin de onların fikirlerine esinlenerek ve etkilenerek bu fikirleri savunuyor olmasıdır. Sünnetin varlığı noktasındaki tartışmaları biz hiçbir zaman görmedik. Varlığını inkarı da yeni bir tartışma konusudur. Özellikle günümüzde ortaya çıkmış bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor” diye konuştu.

 

Karapınar vahiyin maiyeti ile ilgili geçmişi eski olan bir tartışmanın varlığından söz ederek, şu bilgileri paylaştı:

 

“Vahiyin maiyeti nedir tartışması çok kadim bir tartışmadır. Yeni bir tartışma değildir. Herhangi bir netice elde edilebilmiş de değildir. Vahyin mahiyeti hakkında klasik İslam alimlerinin söyledikleri çok fazla bir şey olmadığını görüyoruz. Konuşuyorlar ama iş bir noktaya gelince duruyor. Biz bunun ne olduğunu ve nasıllığını bilmiyoruz. Çünkü bu ancak Allah ile peygamber arasındaki bir ilişki. Biz de peygamber olmadığımıza ve olamayacağımıza göre bu arasındaki ilişkileri bilemiyoruz. Bir noktaya kadar bir şey söylüyoruz ama o noktadan sonra daha ötesine gidemiyoruz. Nübüvvetin keyfiyeti yani nasıllığı bizim tam hakim olamadığı bir husus. Biz sadece peygamberi ve onun sünnet ve hadislerini görüyoruz ama nübüvvet denilen şey mahiyet itibariyle nasıl bir şeydir konusunu bu hali yaşamadığımız için bilemiyoruz. Bunu Peygamberimiz (S.A.V.) biliyordu. Hz. Peygamber’in nübüvvet ayrıcalığı Peygamber (S.A.V.) ayaktayken veya uykudayken vahiy alabilme imkanını vermektedir. Yani uyuyor ya da uyanık olması şart değil. Nübüvvet öyle bir şey ki vahiy her daim Peygamberimiz (S.A.V.) ile Allah arasındaki online diyebileceğimiz bir ilişkiden söz etmek mümkün. Bir takım şartlara bağlı değil. O her daim Allah ile irtibat halindeydi.”

 

İslam insanların ortak düşünme havzası

 

İslamın farklılıklara karşı olmadığını dile getiren Karapınar “Din de karşı değildir. İslam’a baktığımız zaman İslam insanların ortak düşünme havzasını oluşturuyor. Birtakım konularda ortak fikir üretebilme yeteneklerini geliştiriyor” ifadelerini kullandı. Karapınar, bu ortak düşünme yeteneğini geliştirme katkısının Allah’ın Resulu’nün verdiğini belirterek, “Sünnetin verdiğini görüyoruz. Bugün sünnet üzerindeki tartışmaların en temel sebebi Müslümanların ortak düşünmelerini sağlayan, Peygamber ve onun sünneti üzerindeki Müslümanların birlik ve beraberliğini aşındırmak istemeleridir” diye konuştu. Karapınar Müslümanların bu konuda uyanık olması gerektiğini de sözlerine ekledi.