Ergenlik dönemi biz psikologların ikinci doğum olarak tanımladıkları bir geçiştir. Günümüz gençleri ile ilgili anne-babalaların ve eğitimcilerin görüşleri genel olarak zorlandıkları yönündedir: Çocuklar neden bu kadar asi? Neden bu kadar cüretkar? Hiçbir şeyden tatmin olmuyorlar, sorumsuz, odasından çıkmıyor ya da bizimle doğru düzgün konuşmuyor... Derslerine çalışmıyor, okulda devamsızlıktan kalacak... hep bıkkın ve depresif, geceleri çok geç yatıyor, sürekli bilgisayarda takılıyor ve oyun oynuyor, telefon elinden hiç düşmüyor... arkadaşlarını hiç onaylamıyoruz, alkol kullanıyor gibi.

 

Deneyimlediğim şu ki; artık çoğunlukla “ben psikologa gitmek istiyorum” diyen ergenlerle çalışmaktayım. Yani anne-babasının “ne istiyorsun?” sorusuna “bilmiyorum” diye cevap veren ergenin gerçekten ne olup bittiğini anlamaya çalıştığı süreçte, bunu bir psikolog ile anlamak istemesi oldukça yaygınlaşmaya başladı. İtiraf etmeliyim ki, bu çocukların her birini tanıdıkça içsel zenginlikleri, gündeme dair yorumları, farkındalıkları, dünyaya baktıkları pencere ve insancıl bakış açıları beni inanılmaz etkilemektedir. Çok sıkı bilgisayar kullanan ve sosyal medya özellikle twitter/instagram takipçisi olan bu çocuklar dünya ile sandığımızdan daha fazla ilişki içindeler.

 

Birçok konudaki özgün bakış açıları oldukça dikkat çekicidir. Sorgulayan, sürekli daha çok öğrenmeye çalışan, öğrendikçe labirentte yeni yeni yollar keşfeden ve bu kıvrımlarda ilerlemek konusunda pek de durmaya niyeti olmayan bu çocuklar için elbette bazı güçlükler oluşmaktadır. Bu kadar yoğun, derin ve çok çeşitli bilgi yüklenen çocuğun bütün bunlardan nasıl etkilendiği ve bu kadar bilgi ile ne yapacağı sorusu karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medya üzerinden tanışılan başka ülkelerdeki kişilerle oldukça ağır öyküler paylaşılabilmekte ve ergenin duygusal dünyası olumsuz yönde etkilenebilmektedir. Üstelik bunların doğruluğu da tartışmalıdır. Peki ya şu starlar! Star tanımı altında medyada boy gösteren herkes ile özdeşim kurabilir ergen. Starın başına gelen şeyler de ergen için bir başetme durumu doğurabilir.

 

Ergenlik çağındaki çocuklar hızlı ve şiddetli değişimler yaşar. Bedenleri aniden kontrolden çıkmıştır. Yüzde sivilceler, her taraftan fışkıran kıllar, adet görme, göğüste büyüme, ses değişikliği gibi durumlarla karşı karşıyadırlar. Ergen tüm bu olanlara karşı kendisine ait yeni davranış biçimleri geliştirmek zorundadır. Ebeveynlerinden farklı olarak dünya ile ilişki kurmanın yeni yollarının ortaya çıkmasına işaret eden bedensel ve ruhsal değişikliklere sosyal değişimler de eşlik eder.

 

Ergenlik yaşındaki bir çocuğun yerini belirlemek her zaman kolay olmaz. Kendi özel arkadaş çevresini bulduğunda, hem kendisine hem de çevresine karşı kendisini tanımlamak yolundadır. “Tencere yuvarlanır kapağını bulur” atasözü özellikle ergenler açısından geçerlidir. Ergenlik çağındaki çocuklar kendileri ile aynı ilgi alanlarını paylaşan kişilere eğilim gösterirler. Ne var ki, ergenlikte bu arkadaş bulma süreci bir anda olmaz ya da hemen gerçekleşecek birşey değildir. Belki de çocuğunuz henüz akranları arasındaki yerini almaya hazır değildir ve hayattaki yerini henüz bilmemektedir ya da bilse bile kendisini sınamak açısından ürkeklik göstermektedir. Çocukların hepsinin psikolojik gelişme hızı yaşlarıyla orantılı değildir. Bu nedenle de okul arkadaşları ve komşu çocukları ile karşılaştırma yaparak beklentiye girmek ya da kaygılanmak doğru değildir.

 

Bazı ergenin tek bir arkadaşı olabilir, bazılarının tek bir arkadaşı bile olmaz. Her ikisinin de bir anlamı vardır. Tek bir kişi ile arkadaşlık etmesi çocuk açısından ergen ortamının korku saçan ve dehşetli kuralcılığına karşı kendini korumanın sağlıklı bir yolu olabilir. Bir kişi ile arkadaşlık etmek henüz olgunlaşmamış ergenin basket maçlarına gitmek ya da aralarına katılmaya henüz hazır olmadığı veya sevmediği bir grupla gezme talepleri karşısında biraz nefes almasını sağlar. Boş zamanlarının her saniyesini kendisi gibi davranan, kendisiyle aynı şeylere değer veren ve kendisine her zaman kabul görme ve güven duygusu veren birisiyle geçirmek, çocuk açısından büyük bir rahatlamadır.

 

Ergenlik çağındaki bazı çocukların tek bir arkadaşı bile olmaz. Bunlar, aralarından büyük düşünür ve filozofların çıktığı gerçek yalnızlardır. Dünyadaki yerlerini veya dünyada bir yerleri olup olmadığını saatlerce düşünürler. Yalnız bir ergen büyüme sürecinin çok önemli bir aşamasından geçmektedir, herhangi bir gruba ait olup olmadığını ya da hangi gruba ait olduğunu araştırmaktadır. Zamanla yalnızlar değişir, ilişkilerden daha az korkar, başkalarına daha fazla güvenir ve belki de bir grup ya da en azından bir veya iki arkadaş edinmek üzere mantıksız standartları aşağı çekerler.

 

Günümüzde anne ve babaların hayatı hiç de kolay değil, ama buna rağmen ergenin ihtiyaçları var. Ergenlik çağındaki çocuğun duyduğu en büyük ihtiyaç, ne daha sıkı kurallar ne de aklına eseni yapmasına izin verilmesidir. Ergenlik çağındaki çocuğun ihtiyaç duyduğu şey, ‘anlayıştır’. Ancak anlayış gösterirseniz ergeninizi üzen sorunların altında neyin yattığını algılamaya ve doyurucu bir çözüm geliştirmeye başlayabilirsiniz. Ergeninize ‘ilgi’ göstermelisiniz. İlgi göstermek karışmak ve nutuk atmak değildir. Bu, çocuğunuzu artık bir çocuk olarak değil, yetişmekte olan ve yetişkin haline gelmek isteyen birisi olarak görmeye başlamak anlamına gelir.

 

Ve ben anladım ki sizlere şaşırtıcı gelebilir ama ben şaşkınlığımı bir nebze atlattım, her biri ile azımsanmayacak süredir çalıştığım için; günümüz ergenleri bu saçmalıklar dönemini ve dünyayı algılamak, anlamak ile ilgili biz yetişkinlerden epey öndeler. Kendilerini güvende hissetmiyorlar ve fikirlerini savunurken altyapılarını doldurarak geliyorlar. Bence oturup yeniden düşünmeliyiz; bu çocuklar için daha iyi ne yapabiliriz?

 

Kendinize şunu sorun: Oğlunuz ya da Kızınızla en son ne zaman nitelikli bir süre birlikte oldunuz?